Anne - Baba Eğitimi

Geliştiren aile kendi doğrularının farkındadır. Kolay olanı değil, anlamlı olanı seçer. En önemlisi de bilen değil, öğrenendir. Geliştiren aile olmadıkça, mutlu ve kendi olabilen bireyler yetiştirmemiz çok zor.

Anne - Baba Eğitimi

AİLE

Çocukların doğuştan getirdikleri doğal meraklarına, araştırma ve öğrenme isteklerine cevap buldukları ilk eğitsel ortam ailedir. Dolayısıyla çocuklarının ilk eğitimcileri olan anne babalar, evde ya da ev dışındaki ortamlarda onlara zengin ve nitelikli öğrenme olanakları sunmalıdırlar. Çocuk, okul öncesi eğitim kurumuna başladığında anne babaların eğitime yönelik sorumlulukları öğretmen tarafından üstlenilmiş gibi düşünülse de, ailenin okulda gerçekleştirilen etkinlikleri evde desteklemeye yönelik girişimleri devam etmelidir. Çocuk için gerekli olan en etkin eğitim, aile ve öğretmenin birlikte çalışmasıyla gerçekleştirilecektir. Bu kitap, okul öncesi eğitim öğretmenleri ve öğretmen adaylarının, farklı aile yapıları ve ebeveyn tutumlarını tanıyarak, bunları aile kuramları ışığında analiz edebilmelerine yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Ayrıca okul
öncesi eğitimde ailenin eğitime katılımı vurgulanarak, bununla ilgili ülkemizde ve diğer ülkelerde gerçekleştirilen uygulama örneklerine yer verilmiştir.




Geliştiren aile kendi doğrularının farkındadır. Kolay olanı değil, anlamlı olanı seçer. En önemlisi de bilen değil, öğrenendir. Geliştiren aile olmadıkça, mutlu ve kendi olabilen bireyler yetiştirmemiz çok zor.

Etkili Anne-Baba Eğitimi

Anne ve babalar için tasarlanmış olan Etkili Anne-Baba Eğitimi, 3 tam gün ya da 8 çalışma bölümünden oluşan kurgusu ile her kültürde ve her eğitim seviyesinde anne-babanın yararlanabileceği bir eğitimdir.

İlk sistematik kurgusu Amerikalı Psikolog Dr. Thomas Gordon tarafından yapılmış olan bu eğitim, bugün hem doğu hem batı toplumlarını kucaklayan, 50 ülkede etkin ve yaygın olarak verilmekte olan, milyonlarca anne-baba tarafından alınmış bir eğitimdir. Türkiye’de Gordon Training International’ın (GTI) yasal ve yetkilendirilmiş tek temsilcisi Etkili Anne Baba Okulu'dur. Etkili Anne Baba Okulu bünyesinde bulunan sosyolog, psikolog, eğitimci ve koçlardan oluşan uzman kadro, Etkili Anne-Baba Eğitimini Türk dili ve kültürüne uyarlamış ve bu eğitimin yaygınlaştırılması kapsamında gerek okullar, kurumlar ve gerekse genel katılıma açık eğitimler ile çalışmalar yapmaktadır.

Dr. Thomas Gordon “Anne-Baba Okulunu” geliştirdiğinden ve 1962 yılında ilk kursunu verdiğinden bu yana 50 ülkede milyonlarca anne-baba bu kursu tamamladı. Etkili Anne-Baba Eğitimi (EAE), bilimsel çalışmalarca çocukların öz disiplinini, kendine güvenini ve başkalarının ihtiyaçlarına duyarlı olma becerilerini geliştirdiği kanıtlanmış belirli becerileri anne-babalara öğretmede öncülük yapmıştır.

Etkili Anne-Baba Eğitimi (EAE), anne babaların herhangi bir ceza uygulamasını gereksiz kılar, çocuğun saldırganlığını ve şiddete başvurmasını azaltır. Araştırmalar, çocukların kendi anne babalarının şiddete ve cezaya başvurmayan tutumlarını model aldıklarını gösteriyor. Kendilerinin de çocukları olunca etkili anne-baba haline geldiklerini göstermektedir. Siz de EAE’de öğrendiğiniz becerilerin evliliğinizi zenginleştirmede ve iş yaşamındaki ilişkilerinizi güçlendirmede eşit derecede etkili olduğunu fark edeceksiniz.

Gelişiminiz ve öğreniminiz ile ilgili asıl sorumluluk siz öğrenenlerde olduğundan, EAE sizlere hem eğitim sırasında hem de ailede ve günlük hayatınızda öğrendiklerinizi uygulama fırsatı yaratmak üzere tasarlanmıştır. Tüm diğer beceriler gibi EAE becerilerinin de uygulamaya gereksinim duyduğunu da hatırlatmak isterim.

Size bu eğitimi en iyi şekilde değerlendirmenizi ve en önemlisi, öğreneceğiniz becerileri tüm ilişkilerinizde kullanmaya başlamanızı öneririm.



Çocuğun eğitiminde ailenin etkisi nedir?

Eğitim hayat boyu devam eden bir süreçtir. Öğretimin amacı çocuklara bilgi kazandırmak; eğitimin amacı ise davranış kazandırmaktır.Davranış kazanmada en önemli etken ise, birlikte geçirilen zamanın süresi ve kalitesidir. Bireyin hayatı boyunca aldığı eğitimin en önemli kısmı, ailede geçirdiği dönemdir.

Bebekler, beyin gelişimleri henüz tam olarak tamamlanmamış olarak dünyaya gelirler. Beyin gelişiminin büyük bir kısmı 0 – 6 yaş döneminde tamamlanır. Birey, hayatı boyunca edindiği tüm davranış biçimlerinin %75 ini, 0-6 yaş döneminde kazanır. Bu sebeple, bu yaş aralığı özellikle eğitim açısından son derece önemlidir. Bu dönemde, çocukların nörofizyolojik mekanizması açıktır, algıları güçlüdür, hafıza kaydı yoğundur ve öğrenme gücü en yüksek seviyededir.

Çocuğun sosyal, duygusal, ruhsal, zihinsel ve fiziksel yönden gelişimi ilk olarak ailede başlar. Çocuk, hayatının bütününü şekillendirecek olan temel bilgileri, becerileri, değer yargılarını, inancını, sevmeyi, saymayı, paylaşmayı en başta ailesinden ve yakın çevresinden alır. Kısaca, kişilik ailede şekillenir.

Çocuğun,  toplumla uyum içerisinde yaşayabilmesi ve sorumluluk duygusu kazanabilmesi için belli bir disiplin içerisinde yetiştirilmesi gerekir. Kural tanımadan büyüyen çocuklar hem kolay mutlu olamazlar, hem de kabul görmeyen davranışları nedeniyle sosyal çevre tarafından dışlanabilirler.

Yapılan araştırmalar göstermektedir ki, anne-baba ilgisinin ve kontrolünün yetersiz veya hiç olmadığı ortamlarda yetişen çocuklar, genellikle problemli davranışlara sahip olmanın yanında ilerleyen yaşlarında ruh sağlığı sorunları yaşamaya daha açıktırlar.

Anne babalar olarak nerede yanlış yapıyoruz?

Gelişim Psikolojisinin duayeni olan Jean Piaget’in, çocukların zihinsel gelişimiyle ilgili yaptığı araştırmaların sonucuna göre; çocuklarda düşünme ve öğrenme, yetişkinlerden farklı olarak ortaya çıkmaktadır. Piaget’ye göre çocuklar somut şeyleri öğrenirler. Yaşadıkları dünyaya ilişkin algı ve inançları, somut olarak algılayabildikleri şeylere dayanır.

Piaget’nin ulaştığı sonuç, çocuklara kuralları nasıl öğretebileceğimizle ilgili çok önemli ipuçları veriyor bizlere. Çocuklarımıza kuralları iki temel yoldan vermeye çalışırız. Sözlerimiz ve davranışlarımızla. Evet, ikisi de bir ders verir ama somut olan davranışlarımızdır. Sözlerimiz değil, davranışlarımız kuralları belirler.

Nasihatler, azarlamalar, tehditler, cezalar, ikna yöntemleri çocuklarımızın eğitiminde en sık kullandığımız ama ne yazık ki etkili olmayan yöntemlerdir. Çocuklarımıza kuralları sözlerimizle değil, somut olan davranışlarımızla öğretebiliriz. Sözlerimizi, davranışlarımız ile destekleyebilirsek eğer, çocuklarımız sözlerimizi ciddiye alır ve böylece koymak istediğimiz kuralı daha net bir şekilde anlayabilirler. Şimdi bu durumu birkaç örnekle netleştirmeye çalışalım.

  • Dört yaşındaki çocuğunuza yatma saati ile ilgili alışkanlık kazandırmak istiyorsunuz. Bundan sonra yatma saatinin 21:30 olduğunu ona söylediniz. Saat  21:30 oldu ancak çocuğunuz biraz daha oynamak veya çizgi film izlemek istiyor. Sizse ona erken yatması gerektiği ile ilgili nasihatlerde bulunuyorsunuz ve onu ikna etmeye çalışıyorsunuz. Saat 10:30 oldu ve sizin ikna çabalarınız hala devam ediyor ve üstelik öfkelenmeye de başladınız. Sonra da “Ne halin varsa gör” diye bağırıp çağırdınız ve onu kendi haline bıraktınız.

Koymak istediğiniz kural neden etkili olmadı. Nasıl davranmanız gerekirdi? Sözlerinizi davranışlarınızla desteklemediniz. Oysa sözel bir uyarıdan sonra davranışımızla bunu destekleyip, kuralı çocuğun anlayacağı şekilde somutlaştırmamız gerekirdi. Şimdi örneğe tekrar dönelim. Saat 21:30 olduğunda çocuğunuza “Haydi bakalım yatma saati” demeniz ve eğer itiraz edecek olursa çocuğunuzla tartışmadan onu yatağına götürmeniz ve böylece bu kuralın kesin olduğunu, ona davranışınızla göstermeniz gerekir. Çocuğunuz böyle bir durumda belki ağlayacak, sızlayacak, sitemde bulunacak ama neyi öğrenecek? Saat 21.30 olduğunda yatması gerektiğini.

  • Sekiz yaşındaki çocuğunuz yaklaşık iki saattir bilgisayarda oyun oynuyor. Çocuğunuzdan artık bilgisayarı kapatmasını istediniz o ise biraz daha oynamak istediğini söylüyor. Yarım saat daha süre verdiniz. Yarım saatin sonunda tekrar bilgisayarı kapatmasını istediğinizde, biraz daha oynamak istediğini söylüyor ve bunda ısrarcı üstelik.  Hatta, arkadaşlarının annelerinin çocuklarına daha fazla izin verdiklerini söyleyerek sizin de süreyi uzatmanızı ısrarla istiyor. Siz ise ona nasihatte bulunuyor, bilgisayarda fazla vakit geçirmenin zararlarından bahsediyor ve hatta biraz da öfkelenip azarlıyorsunuz ama, sonrasında ise çocuğunuzun isteğine boyun eğiyorsunuz.

Çocuğunuz neyi öğreniyor? Tabi ki annesini ikna edebileceğini. Peki, koyduğunuz kuralın kesin olduğunu anlamasını nasıl sağlayabilirsiniz? Ek olarak verdiğiniz yarım saatin sonunda bilgisayarı kapatmasını istediğinizde, çocuğunuz buna itiraz ederse eğer kalkıp bilgisayarı kapatmanız ve böylece sözlerinizi davranışlarınızla dekteklemeniz gerekir. Belki ağlayacak, sızlayacak, sitemde bulunacak ama neyi öğrenecek? Bilgisayarı kapat dediğinizde kapatması gerektiğini.

 

  • Beş yaşındaki Burak yemek yerken aynı zamanda çizgi film seyretmeyi seviyordu. Ama bu şekilde yemek yeme süresi o kadar çok uzuyordu ki çoğu zaman annesi yapması gereken işlerine vakit bulamıyordu. Annesi, bu konuda defalarca uyarmasına ve nasihatte bulunmasına rağmen Burak, alışkanlığını devam ettirmeye kararlıydı. Bunun böyle olmayacağını anlayan annesi ona net bir mesaj verdi: “Burak, sen yemeğini yiyinceye kadar TV kapalı duracak” dedi ve televizyonu kapattı. Burak ağladı, isyan etti, söylendi ama çabucak yemeğini de bitirdi. Neden? Çünkü çizgi film seyretmek istiyordu ve yemeğini yemezse seyredemeyeceğini biliyordu. Yemeğini yiyince annesi ona aferin dedi ve televizyonu açtı. Burak annesinin davranışından neyi öğrendi. Bu konuda annesinin kararlı olduğunu tabi ki.

Çocuk için olabilecek en kötü durumlardan biri, net ve anlaşılır sınırların olmadığı bir aile ortamında büyümektir. Çocukların net ve anlaşılır sınırlara ihtiyacı vardır. Çünkü net ve anlaşılır sınırların olduğu ortamda, çocuklar kendilerini daha güvende hissederler. Neleri yapıp, neleri yapamayacaklarını bilirler. Evet, çocuklarımız koyduğumuz sınırları çoğu zaman zorlarlar. Ama çocuklar bunu yaparak aslında neleri yapabileceklerini, neleri yapamayacaklarını, kontrolün kimde olduğunu, ne kadar ileri gidebileceklerini ve çok ileri giderlerse ne olacağını görmek ve anlamak isterler. Çocuklar deneyerek hayatı öğrenirler ve denemeyi gerçekten severler.

Çocuklarımıza net ve anlaşılır sınırları nasıl koyabiliriz?

Öncelikle çocukların net ve anlaşılır sınırlara ihtiyacı olduğunu bilmemiz gerekiyor. Çocuklara kural koyarken:

  1. Açık, anlaşılır ve kesin olun. (Ne kadar az konuşursanız o kadar net olursunuz).
  2. Normal ses tonunuzla konuşun.
  3. Sözlerinizi davranışlarınızla destekleyin.

Anne baba olarak nasıl bir tutum sergilemeliyiz?

  • Gecenin 24.00?ü ve arabanızla evinize gidiyorsunuz. Tam kavşağa geldiniz, hay aksi! kırmızı ışık yandı.  Oysa biran önce evinize gidip, duş alıp yatağınıza uzanmak istiyorsunuz. Şöyle bir sağa sola baktınız, “trafik sakin, tek tük araç gelip geçiyor zaten” dediniz içinizden ve kırmızı ışıkta geçerek yolunuza devam ettiniz. Bir sonraki kavşağa geldiğinizde yine kırmızı ışık yanıyordu ve siz yine beklemeyip kırmızı ışıkta geçtiniz. Tam yolunuza devam ediyordunuz ki trafik polisi sizi durdurdu ve evraklarınızı istedi.  ”İki defa kırmızı ışıkta geçtiniz. Biliyorsunuz ki kırmızı ışıkta geçmek suçtur, kırmızı ışıkta geçmemelisiniz. Kendi canınızı ve başkalarının canını tehlikeye sokabilirisiniz” dedi. “Üstelik kırmızı ışıkta geçmenin hem para hem de puan cezası vardır biliyorsunuz” diye de ekledi.  Sonra da herhangi bir işlem yapmadan evraklarınızı geri verdi ve gidebileceğinizi söyledi. “Bir daha olursa kesinlikle ceza yazarım ona göre” diye uyarmayı da ihmal etmedi. Siz de yolunuza devam ettiniz.

Böyle bir deneyimden sonra tekrar kırmızı ışığa takıldığınızda ne yapardınız? Trafik polisinin babacan bir tavırla yaptığı nasihatleri aklınıza getirir, geçmenin yasak olduğunu hatırlar ve kırmızı ışıkta bekler miydiniz? Yoksa, önceden de yaptığınız gibi kırmızı ışıkta basıp geçer miydiniz? Sanırım ikinci seçenek daha ağır basıyor değil mi? Neden? Çünkü kişiliğimizi şekillendiren en önemli etkenlerden biri hiç şüphesiz deneyimlerimizdir. Eğer daha önce kırmızı ışıkta geçip herhangi bir yaptırım ile karşılaşmamış isek bu deneyimimiz tekrar kırmızı ışıkta geçmemize engel olmayacaktır.

Şimdi yukarıdaki örneğe tekrar dönelim isterseniz. Trafik polisi sizi durdurdu ve evraklarınızı istedi. “İki defa kırmızı ışık ihlali yaptınız, bunun cezası 500 tl ve ayrıca ehliyetinize de 40 puan ceza yazıyorum” dedi. Cezayı yazıp makbuzunu verdikten sonra gidebileceğinizi söyledi.

Peki, böyle bir deneyimden sonra tekrar kırmızı ışıkta geçer miydiniz?

İşte,  aslında kırmızı ışık, çocuğun hayatındaki net ve anlaşılır kurallar; trafik polisi de anne ve baba gibidir. Trafik polisinin tutumu sürücünün kazanacağı davranışı nasıl etkiliyorsa; anne babanın tutumu da çocuğun kazanacağı davranışı aynı şekilde olumlu veya olumsuz yönde etkilemektedir.

Sonuç olarak;

Çocuklar, ebeveynlerinin anne ve baba gibi davranmalarını beklerler. Kararlı olmamıza ihtiyaçları vardır. Onlara kesin ve net sınırlar koymamızı bekler ve buna güvenirler. Çünkü sınırlar çocuklara güven verir. Net ve anlaşılır sınırlar sayesinde neyi yapıp neyi yapamayacaklarını bilirler. Diğer taraftan kararlı davranarak çocuğumuza “Ben senin annenim, babanım. Güçlüyüm, becerikliyim. Kontrol bende, bana güvenebilirsin. Sana doğru yolu ben gösterebilirim.” mesajını en iyi şekilde vermiş oluruz. Çocuğun tam olarak ihtiyacı, ona yol gösterebilecek bir rehberdir zaten.



DR FATMA ÖZDEMİR

Lütfen bana ulaşmak için aşağıdaki formu kullanın

Hakan Erenler

Adres: Fatih Mah. Sultan Murat Cad. Akyazı Sk. No:3 Yahyakaptan. 41050 İzmit / Kocaeli

Ofis: GSM: +90 532 063 16 01 GSM:


dr.fatmaozdemireyuder@gmail.com

Her Hakkı Saklıdır

 Fatma Özdemir-Dr PhD ( Klinik Psikoloji - EMDR  Eğitimli)